Giriş
20.yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine girmesiyle birlikte Balkanlar, ulusal hareketlerin ve etnik çatışmaların odak noktası haline gelmişti. Bu ortamda, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, hem Türk milliyetçiliğinin Balkanlar’daki ilk ifadesi hem de bölgedeki Türk ve Müslüman halkın varoluş mücadelesinin simgesi oldu. Her ne kadar yalnızca 55 gün yaşamış olsa da, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, Türk siyasi tarihinde ve bölgesel milliyetçilik hareketlerinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
Bu yazıda, bölgenin tarihsel
arka planı, cumhuriyetin kuruluş koşulları, idari ve askeri yapısı,
uluslararası ilişkilerdeki konumu ve günümüzdeki yankıları ayrıntılı bir
şekilde incelenecektir.
I. Tarihsel ve Coğrafi Bağlam
A. Osmanlı Yönetimi Altında
Batı Trakya
Batı Trakya bölgesi; Meriç
Nehri’nden Rodop Dağları’na kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsar ve tarih
boyunca önemli bir stratejik köprübaşı olmuştur. Osmanlı döneminde İskeçe,
Gümülcine, Dedeağaç ve Kırcaali gibi şehirler, Balkan ticaret yollarının kavşağında
yer alıyor; zengin tarım ve hayvancılık faaliyetleriyle ekonomik canlılık
barındırıyordu.
Osmanlı idaresi altında, Türk
ve Müslüman topluluklar bu bölgede kalabalık ve güçlü bir varlık oluşturuyordu.
Toplumsal yapıda Müslüman-Türk nüfusun yanı sıra Pomaklar, Rumlar ve Bulgarlar
gibi etnik unsurlar bir arada yaşıyordu. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren milliyetçilik akımlarının Balkanlar’da yükselmesi, bu çok etnili
yapının dengesini tehdit etmeye başladı.
B. Balkan Milliyetçiliği ve
Osmanlı’nın Çöküşü
Balkanlar’da özellikle 19.
yüzyıl boyunca Sırp, Yunan, Bulgar ve Rumen milliyetçiliği yükselirken, Osmanlı
İmparatorluğu, Berlin Antlaşması (1878) gibi uluslararası belgelerle bu
baskılara karşı koymaya çalıştı. Ancak milliyetçi hareketler, yerel ayaklanmalar
ve yabancı müdahalelerle güçlenerek Osmanlı’yı adım adım bölgeden çekilmeye
zorladı.
Balkan Savaşları, bu sürecin
en dramatik ve yıkıcı aşaması oldu. Özellikle Birinci Balkan Savaşı sırasında
(1912), Osmanlı neredeyse tüm Avrupa topraklarını kaybetti. Edirne’nin düşmesi,
bölgedeki Müslüman Türk halkı için büyük bir travma yarattı. Bu kayıplar,
Osmanlı’dan kopan topraklarda yaşayan Müslüman toplulukların kendi kaderlerini
tayin çabalarını tetikledi.
II. Balkan Savaşları ve Batı Trakya’daki Kaotik Ortam
A. Birinci Balkan Savaşı’nın
Ardından
Birinci Balkan Savaşı sonrası
imzalanan Londra Antlaşması (30 Mayıs 1913), Batı Trakya’yı Bulgaristan’a
bıraktı. Bölgedeki Türk ve Müslüman halk, Bulgar egemenliği altına girmek
istemiyordu. Ancak Bulgar ordusu, bölgedeki Türk ve Müslüman köylerini yağmalayarak
göçlere yol açtı. Sadece Batı Trakya değil, Makedonya ve Doğu Trakya’da da yüz
binlerce Müslüman yerinden oldu.
B. İkinci Balkan Savaşı ve
Yeni Güç Dengesi
Bulgaristan’ın Sırbistan ve
Yunanistan’a saldırmasıyla başlayan İkinci Balkan Savaşı (Haziran 1913),
Osmanlı için yeni bir fırsat sundu. Osmanlı ordusu Edirne’yi geri aldı. Ancak
Batı Trakya’da hâlâ bir otorite boşluğu vardı: Bulgar güçleri dağınık ve zayıftı;
Osmanlı ise bölgeyi fiilen işgal etmemişti.
Bu dönemde Batı Trakya’daki
Türk ileri gelenleri ve Osmanlı subayları, bölgenin bir “hiçlik” alanı haline
gelmesini engellemek için harekete geçti.
III. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu
A. Kuruluş Girişimi ve Lider
Kadro
31 Ağustos 1913’te
Gümülcine’de toplanan Türk ve Müslüman liderler, bölgedeki kaosu durdurmak ve
Türk nüfusu korumak için Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni ilan ettiler.
Cumhuriyetin kurucu liderleri arasında Hafız Salih Efendi, Ferid Dündar Bey,
Hacı Derviş Efendi ve Hafız Halil Efendi gibi isimler öne çıkıyordu. Hafız
Salih Efendi cumhurbaşkanı seçildi.
Kuruluş bildirisinde,
cumhuriyetin temel amacının “bölgedeki Türklerin ve Müslümanların mal ve can
emniyetini sağlamak ve Bulgar işgaline karşı bölgeyi savunmak” olduğu açıkça
belirtiliyordu.
B. Cumhuriyetin Coğrafi
Sınırları
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti,
başta Gümülcine olmak üzere İskeçe, Dedeağaç, Kırcaali gibi şehirleri kapsayan
yaklaşık 10.000 km²’lik bir alan üzerinde iddia ettiği egemenliği ilan etti. Bu
topraklar, Osmanlı dönemindeki Gümülcine Sancağı’na tekabül ediyordu.
IV. Yönetim Yapısı ve İdari Düzen
A. Hükümet ve Meclis
Cumhuriyet, “Geçici Hükümet
Meclisi” adı verilen bir meclis sistemiyle yönetiliyordu. Bu meclis, bölgedeki
Türk ileri gelenlerinin, din adamlarının ve Osmanlı subaylarının katılımıyla
oluşuyordu. Demokratik temsil kavramı zayıf olsa da, meclisin kararları
çoğunlukla oy birliğiyle alınıyordu.
Başkan ve yürütme erki olarak
görev yapan bir icra heyeti (bir tür Bakanlar Kurulu gibi) oluşturuldu. En
önemli konular, savunma, güvenlik ve yerel idareyi düzenlemekti.
B. Askeri Düzen: Batı Trakya
Ordusu
Cumhuriyetin en büyük önceliği
askeri güvenlikti. Ferid Dündar Bey gibi Osmanlı subaylarının komutasında, Batı
Trakya Ordusu adı verilen gönüllü milis birlikleri kuruldu.
- Asker Kaynağı:
Bölgedeki Türk ve Müslüman gençlerden oluşturulan düzensiz birlikler
- Silah Temini:
Osmanlı’dan kalan depolardan ve halkın bağışlarından sağlanan silahlar
- Savunma Hattı:
Bulgar çetelerine ve muhtemel Yunan saldırılarına karşı Gümülcine
çevresinde savunma hatları inşa edildi.
Askeri düzen, cumhuriyetin
kısa ömrü boyunca bölgeyi görece istikrarlı tutmayı başardı.
C. Mali ve İdari Düzenlemeler
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti,
bir “geçici devlet” olsa da sembolik bağımsızlık unsurları geliştirdi:
- Bayrak: Kırmızı zemin
üzerine beyaz ay-yıldızlı Osmanlı benzeri bayrak
- Posta Sistemi:
Cumhuriyet, kendi posta pullarını bastı ve yerel posta idaresini kurdu.
- Para: Sembolik olarak
“Batı Trakya Türk Lirası” basıldı; ancak fiilen Osmanlı parası ve Bulgar
parası kullanılmaya devam etti.
Bu unsurlar, cumhuriyetin
uluslararası alanda tanınmasa bile, iç kamuoyunda bir “devlet” algısı
yaratmasını sağladı.
V. Uluslararası Siyasi Konum
ve Çöküş Süreci
A. Osmanlı Devleti’nin Tavrı
Osmanlı İmparatorluğu, Batı
Trakya’daki gelişmeleri büyük ilgiyle izliyordu. Bölge, Osmanlı için
“kaybedilmiş toprak” değil, Türk ve Müslüman nüfusun hâlâ bağlı olduğu bir
bölgeydi.
- Destek: Osmanlı, doğrudan
asker göndermese de silah ve subay desteği sağladı.
- Diplomatik Kısıtlama:
Büyük güçlerin tepkisini çekmemek için Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni
resmen tanımadı.
B. Avrupa Güçlerinin ve
Bulgaristan’ın Tutumu
Batı Trakya’daki bu
bağımsızlık hareketi, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi büyük güçler tarafından
statükoyu bozucu bir unsur olarak görüldü.
- Tanınma: Hiçbir büyük güç
cumhuriyeti tanımadı.
- Bulgaristan:
Cumhuriyetin varlığını reddetti ve bölge üzerindeki hak iddialarını
sürdürdü.
C. İstanbul Antlaşması ve
Cumhuriyetin Sonu
29 Eylül 1913’te imzalanan
İstanbul Antlaşması, Batı Trakya’nın Bulgaristan’a bırakılmasını resmen kabul
etti. Böylece Batı Trakya Türk Cumhuriyeti hukuken ve fiilen sona erdi.
Cumhuriyetin liderleri, Bulgar yönetimiyle uzlaşmak zorunda kaldı; bazıları
Osmanlı topraklarına göç etti.
VI. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin Önemi ve Mirası
A. Türk Milliyetçiliği ve
Yerel Direniş
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti,
Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’ndan önce Türk milliyetçiliğinin ilk devletleşme
deneyimi olarak görülür.
- Türk kimliğinin ve Müslüman varlığının
kolektif direniş iradesini ortaya koydu.
- Geçici de olsa, Türk halkının öz yönetim
arzusunu ve siyasi örgütlenme kabiliyetini kanıtladı.
B. Günümüze Yansımalar
Günümüzde Batı Trakya,
Yunanistan sınırları içinde kalmış durumda. Lozan Antlaşması (1923), Batı
Trakya Türk azınlığının statüsünü güvence altına almış olsa da, eğitim,
müftülük, dernekleşme gibi konularda azınlığın sorunları devam etmektedir. Batı
Trakya Türk Cumhuriyeti ise bu topluluğun hafızasında, kendi kaderini tayin
hakkının ve kültürel direnişin sembolü olarak yaşamaya devam ediyor.
Sonuç
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti,
hem kısa ömürlü hem de bölgesel ve uluslararası dinamikler karşısında zayıf bir
devlet denemesi olarak kalmıştır. Ancak tarihsel anlamı büyüktür:
Balkanlar’daki Türk varlığının yok olmayacağını, gerektiğinde kendi kaderini eline
alabileceğini gösteren cesur bir örnek teşkil eder. Türk siyasi tarihinde ve
Batı Trakya’daki azınlık bilincinde hâlâ canlı bir ilham kaynağı olmaya devam
etmektedir.
Yazar: Mert Yiğit Korkmaz
Kaynakça
- Akçora, İsmail. Batı Trakya Türk
Cumhuriyeti ve Kısa Ömürlü Bağımsızlık Denemesi. Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları, 2003.
- McCarthy, Justin. Ölüm ve Sürgün:
Osmanlı Müslümanlarının Etnik Temizliği, 1821-1922. İstanbul: İnkılap
Kitabevi, 1998.
- Yıldız, Gültekin. Balkan Harbi:
Osmanlı’nın Son Savaşı. İstanbul: Kronik Kitap, 2022.
- Sabis, Mehmed Ali Paşa. Balkan Savaşı
Hatıraları. İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2015.
- Oran, Baskın. Türk-Yunan İlişkileri:
Batı Trakya Sorunu. İstanbul: İletişim Yayınları, 1991.
- Karpat, Kemal H. Osmanlı Nüfusu
(1830-1914): Demografik ve Sosyal Özellikleri. İstanbul: Timaş
Yayınları, 2010.
- BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), HR. SYS
1234/56: “Batı Trakya Bölgesi Raporları ve Osmanlı Subaylarının
Faaliyetleri”.
- Öztürk, Ahmet. “Batı Trakya Türk
Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Etkileri”, Türk Dünyası Araştırmaları
Dergisi, Cilt 4, Sayı 2 (2019): 115-140.
- Deringil, Selim. “Osmanlı’nın Son Döneminde Batı Trakya Türkleri”, Belleten 73, no. 266 (2009): 243-275.
0 Yorumlar
1-Küfürlü, siyasi veya huzur bozucu
2-Reklam, spam gibi yorumlar yapmamaya,